Solucan, Wikipedi’ye göre bazı omurgasız hayvan türlerinin adı. Bana göre ise bazı omurgasız hayvan ve insan türlerinin adı. Omurgasız olmak her ne kadar birçok konuda fayda sağlasa da (dar alanlardan geçme, ihale alma, doğru bildiğini, seninle aynı fikre sahip olmayan bir grubun ortasında cesurca savunma gibi) karakterli ve omurgalı kişiler yanında zorluk çıkartabilir.
Dünya’da yaklaşık 2.000 tür solucan çeşidi bulunmaktadır. Türkiye’de 3½ m’lik dev solucanlar olduğu gibi, (Ofis ortamında) minik bir fener gibi parıldayan 35 cm uzağa kadar keskin alkali püskürterek kendisini koruyabilen solucanlar mevcuttur. Fakat en çok karşılaşılan (yine ofis ortamında) ve bilinen 10 cm’lik âdî solucan türüdür.
Tamamdır, sağa sola sallama hakkımızı tamamladığımıza göre esas konuya girebiliriz.

Peki nasıl olacak, gerçekten dünyamız kurtulabilecek mi ?
Bu kurtarıcılar kimlere? hangi dış mihraklara hizmet etmektedirler?
Solucanlar bu amaçları ile Kime? Neye? ve Nereye? varmak istemektedirler?
Canlı solucanlar ile ilk tanışmam bahçemizde çapa yaparken ki avcı toplayıcılık dönemime dayanır. ‘’Aha toprak içinden küçük pembe kıvrak şeyler çıktı.’’ diye düşünürken peder bey, ‘’Hafta sonu da balığa gidecektik iyi oldu ha’’ diyip zıbam diye girip pançaladı garipleri.
Cansız solucanlar ile ilk tanışmam ise 1995 yılında Team17 şirketi tarafından geliştirilmiş playstation oyunu ile oldu. Küçük tatlı ve sevimli gözüken omurgasızların aslında ne kadar tehlikeli olabileceğini ilk o zamanlar öğrendim. O zaman öğrendim küçük tatlı ve sevimli gözüken şeylerin alenen tokatlanması gerektiğini.
Kişisel gelişimime katkısı büyük olan, beni birçok şeye karşı aldığım önlemler sayesinde kurtaran solucanlar şimdide dünyamızı kurtarmak için yerin altından çıktılar.
Açık tenis turnuvalarıyla, koalalarıyla, dil eğitimi için Abd’ye gitmeye parası yetmeyenlerin tercih ettiği dil kurslarıyla tanıdığımız Avustralya’da bilim adamları Allah diyen solucan araştırmaları için Queensland Üniversitesi laboratuvarlarına kapanmışken beklenmedik bir komplikasyon gelişmiş ve genellikle bir süper solucan olarak bilinen Zophobas morio’nun polistiren ürünleri tüketerek hayatta kalabileceğini keşfetmişler.
Plastik yiyen canlı mı olur demeyin, Plastik ithal eden ülkenin varlığına inanıyorsun da plastik yiyen canlının olduğuna neden inanmıyorsun güzel birey. Böcek larvalarının plastiği bir bağırsak enzimi aracılığıyla sindirdiğine inanan Dr Chris Rinke, “Süper solucanlar, polistireni ağızlarıyla parçalayan ve ardından bağırsaklarındaki bakterilere besleyen mini geri dönüşüm tesisleri gibidir. ” Diyor.

Kilo Her Hastalığın Sebebi…
Queensland Üniversitesi ekibi, üç hafta boyunca üç grup süper solucanı farklı besinlerle beslemiş ve Polistiren yiyen ekip diğer ekibe oranla daha çok kilo almış.
Ekip, süper solucanın bağırsağında polistiren ve stireni’yi parçalama yeteneğine sahip birkaç enzim bulmuş. Polistiren denilen madde de paket servis konteynerlerinde, yalıtım ve araba parçaları gibi diğer öğelerde de bolca bulunduğu için sevinçten laboratuvarda beherglaslar havada uçuşmuş, ‘’Ahanda kurtulduk’’ nidaları koridorlarda yankılanmış.
Ancak araştırmanın, devasa solucan çiftliklerine yol açması pek olası değilmiş.
Bunun yerine, hangi enzimin en etkili olduğunu belirlemeyi umuyorlarmış, böylece geri dönüşüm için uygun ölçekte yeniden üretilebilirmiş.
Tabii şimdi sizin kafanızda ‘’ E o zaman plastik çatal bıçağı verelim doyursunlar karınlarını garibanlar’’ gibi bir düşünce var ama o işler öyle değil, bilim var diyoruz bilim eyyy cahil, sen kimsin yaa?.
Microbial Genomics’te yayınlanan araştırmaya göre, plastik enzimlenme başlamadan önce plastik ürünler mekanik olarak parçalanacak ve güzel bir sunum tabağında solucanlara ikram edilecekmiş.
Dr Rinke, “Bu reaksiyondan kaynaklanan parçalanma ürünleri daha sonra diğer mikroplar tarafından biyoplastikler gibi yüksek değerli bileşikler oluşturmak için kullanılabilir.” Diyerek aslında solucanların işlerini daha sonra taşerona devrederek kendi iş yüklerini hafifletebileceği açıklamasını yaptı.
Hak, hukuk ve adalet kavramını hayat görüşü edinmiş biri olarak hakkını teslim etmek gerekir ki daha önce mantarlar ve birtakım bakteriler plastikleri zaten parçalamayı başarmışlardı, ancak solucanlar sürdürülebilir olarak mantar ve ismini burada zikrederek kendilerine prim kazandırmak istemediğim birtakım bakterileri tahtından edeceğe benziyor.
Profesör Jackson, Australian Broadcasting Corporation’a verdiği demeçte, “Bu çalışma, süper solucanların bağırsaklarındaki bakterilerin bunu moleküler düzeyde nasıl yaptığını anlamak için güzel bir iş oldu’’ diyor.
Aslında olay, solucan yoldaşların sağda solda gördüğü plastiklere uçlanarak garip gürabba’nın hakkını yemesi değil, solucan yoldaşların enzimleyebildiği plastikler üreterek dünyaya verdiğimiz zararı en aza indirmek diyor.
İyilink.net’te yer alan içeriklerin tamamı mabada değil kaynağa dayanır. İyilink.net yazarları okuyuculardan gelen iyi veya kötü yorumları dikkate almazlar, müşterinin velinimet olduğuna inanmazlar.
Çözüm odaklı içerikleri yaygınlaştırmamıza destek verin!
Kaygı uyandıran manşetlerden uzaklaşın ve iyi haber hikayelerinin tadını çıkarın.